Haberler | |||||
ACE Konferansı’nda Mimarlar Yöneticiler ve Politikacılarla Buluştu | |||||
Yapılı çevre kalitesinin Avrupa’da sürdürülebilir büyüme ve gelişme için yaşamsal önemde olduğunu vurgulamayı ve mimarlık mesleğini AB gündeminde daha öncelikli bir konu haline getirmeyi amaçlayan Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE) 10 Nisan 2008’de Belçika-Brüksel’de “Geleceği Tasarlamak: Pazar ve Yaşam Kalitesi” temalı bir konferans düzenledi.
17 Nisan 2008 Yapılı çevre kalitesinin Avrupa’da sürdürülebilir büyüme ve gelişme için yaşamsal önemde olduğunu vurgulamayı ve mimarlık mesleğini AB gündeminde daha öncelikli bir konu haline getirmeyi amaçlayan Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE) 10 Nisan 2008’de Belçika-Brüksel’de “Geleceği Tasarlamak: Pazar ve Yaşam Kalitesi” temalı bir konferans düzenledi. Mimarları politikacılar, merkezi/yerel yöneticiler, ekonomistler ve siyaset bilimcilerle biraraya getiren program sayesinde mimarlık mesleği Avrupa’nın politik ve ekonomik gündeminde yer buldu. Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso’nun himayesinde gerçekleştirilen konferansta, sürdürülebilir gelişimin toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutları ve tüm bu boyutların kesişimindeki kültürel boyut ana oturumları oluşturuyordu.
ACE’nin son iki dönemi boyunca çalışmalarını sürdürdüğü konferansın açılış konuşmasını yapan ACE’nin önceki dönem Başkanı Jean-François Susini, mimarlığın yalnızca binaların yapılmasından ibaret olmadığını ve doğrudan sosyal, ekonomik, çevresel ve kültürel etkileşime sahip olduğunu vurgulayarak, konferans temalarının da bu yaklaşımla oluşturulduğunu ifade etti. Onun ardından Barroso’yu temsilen açılış konuşması yapan Avrupa Komisyonu’nun İdari İşler, Bütçe ve Yolsuzlukla Mücadeleden Sorumlu Başkan Yardımcısı Siim Kallas, Avrupa Komisyonu’nun kendi binalarının yapılmasında güncel olarak izlediği politikalar hakkında bilgi verdi. Brüksel’deki AB binalarının bulunduğu AB Kurumları Bölgesi’nin (European Quarter) genelinin belirli bir özellik içermeyen, gri ve sıkıcı binalardan oluştuğunu ifade eden Kallas, halbuki Brüksel’in AB’nin merkezi olması açısından önde gelen Avrupa kentlerinden biri olması gerektiğini belirtti. Bu kapsamda, yeni bir yapılaşma vizyonu izlemeye karar veren Avrupa Komisyonu, AB kurumlarının binalarını içeren Yasa Caddesi (Rue de la Roi) bölgesinin yenilenmesi ve boş alanlara yeni yapıların inşa edilmesini öngören bir uluslararası yarışma sürecine girdi. Geçen hafta AB Resmî Gazetesi’nde yayınlanan yarışma çağrısına göre, şu anda 170.000 m2’lik bir alanı kapsayan AB Kurumları Bölgesi 400.000 m2’lik yeni bir yoğunluğa kavuşacak. Buna göre, proje önerilerinin Mayıs 2008’e kadar gönderilmesi bekleniyor. Bunun ardından belirlenecek kısa listeye göre Haziran 2008’de projeler son haline getirilecek ve Kasım 2008’de seçim süreci sonuçlanacak. Kallas’ın yaptığı konuşmadaki en önemli bölüm Komisyon’un özellikle kendi yapılarında izlediği ve kamusal açıdan örnek oluşturmasını beklediği Yapı Politikası ilkeleri oldu. Buna göre Komisyon, yeni yapılarında aşağıdaki ilkeleri dikkate alıyor:
Komisyon’un kendi yapılaşmalarında şu ana kadar bu ilkeleri bütüncül olarak uygulamaya geçirebildiğini söyleyemesek de, özellikle çok büyük ölçekteki yeni Avrupa Kurumları Bölgesi projesi bu konunun değerlendirilebilmesi için büyük önem taşıyor. Bu bölgenin yeniden yapılandırılması kapsamında izlenecek yarışma, proje ve inşaat süreçleri boyunca kamu sektörünün kentin gelişimi için örnek projeler üretmesi tartışması sürecek. Bu konuşmaların ardından Tematik Açılış Konuşması’nı yapan İtalya Svizzera Üniversitesi Mimarlık Akademisi’nden İnsan Ekolojisi Profesörü Riccardo Petrella, günümüz kentlerindeki insanların yalnızlık, endişe, sıkıntı ve yoksulluk duygularıyla birlikte yaşadığına vurgu yaparak, bu böyle sürerse kötü bir gelecek senaryosunun bizleri beklediğini ifade etti. Kentle ilgili kararların küçük bir azınlık tarafından alındığını, halbuki kentte yaşayan herkesi bir şekilde bu sürece katmak gerektiğini söyleyen Petrella, kent politikalarının merkezine kentlileri almak yerine, günümüzde uygulanan kent politikalarında esas amacın kısa vadede kâr yapmak olduğunun altını çizdi. Kamu-özel ortaklığı gibi maksimum kâr amacı taşıyan sistemlerin kentliler ve kentlerin biraraya gelmesini engelleyecek sistemler olduğunu düşünen Petrella, kamu-özel ortaklıklarından vazgeçilmesi ve “kamu-kamu ortaklığı” peşinde koşulması konusunda çağrı yaptı. Petrella’ya göre politikacıların yeni bir toprak mülkiyeti tanımı getirmeleri ve bu tanımın maksimum kâr getiren özel mülkiyet anlayışıyla değil, kamusal mekânları kentlilerin kullanımına yeniden açacak bir anlayışla yapılması gerekiyor. Petrella’nın konuşması konferans izleyicileri arasında heyecanla takip edildi. Özellikle güncel bir konu olan kamu-özel ortaklıklarına karşı çıkışı, kentin topluma ait olması gerektiğini düşünen büyük bir grup tarafından alkışlarla desteklendi. Avrupa’nın pek çok kentinde büyük ölçekli projelerin gerçekleştirilmesi için kullanılan kamu-özel ortaklığı mekanizmaları, kentsel alanların özelleştirilmesi, proje sürecinin mimarların kendi alanlarıyla ilgili katkıları tam olarak vermelerine izin vermemesi ve kalitede düşüşe neden olması nedenleriyle, uzun bir süredir hem ulusal meslek örgütleri hem de Avrupa çapında ACE tarafından da eleştiriliyor. Ülkemizde de büyük ölçekli kentsel dönüşüm projelerinde son dönemlerde tercih edilmeye başlanan kamu-özel ortaklıkları benzeri çeşitli mekanizmalar da benzer olumsuzlukları beraberinde getiriyor. Sosyal Boyut: Mimarlık ve Sosyal Uyumdaki Rolü Bu oturumda düzenlenen “Mimarlar ve Liderler Birlikte Nasıl Daha İyi Çalışabilirler?” başlıklı panelde yapılı çevrenin oluşturulmasında mimarlar ve politikacılar arasında işbirliği kurmanın yolları tartışıldı. Torino Belediye Başkan Yardımcısı ve Avrupa Canlandırma Alanları Ağı Başkanı Ilda Curti AB yapısal fonlarından yararlanarak Torino’nun eski endüstriyel kent merkezini bir kültür merkezine dönüştürmek üzere nasıl yenilediklerini ve canlandırdıklarını anlattı. Bu konuda mimarların rolünün çok önemli olduğunun altını çizen Curti, mimarlar ve politikacıların yaklaşımları arasında bir orta yol bulmanın şart olduğunu ifade etti. Fransız mimar ve kent plancısı Françoise Favarel kentin planlanmasının özel sektör aktörleri, kamusal ve politik aktörler, mimarlar, plancılar ve tasarımcılar arasında bir etkileşimden doğması gerektiğini ve bu nedenle tüm bu taraflar arasında ortak bir kentsel kültür geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Bunun için, örnek projelerin kullanımının önem kazandığını da ekledi. Birleşik Krallık Topluluklar ve Yerel Hükümet Departmanı’nın Göçten Sorumlu Genel Müdürü ve Toplum Araştırmaları Profesörü Mark Kleinman hükümetlerinin genel politikalarında kentlerin yer almasını önemsediğini belirterek, belirli bir standartta yaşam kalitesi getirmeyecek yeni yapıların yapılmasına mutlaka karşı çıkılması gerektiğini belirtti. Kentlerin, farklı altyapıdan gelen vatandaşların birarada yaşamasını sağlayacak yerler olması gerektiğini söyleyen Kleinman, Birleşik Krallık’ta yapılan güncel bir ankete göre ülkede yaşayan insanların % 80’inin sosyal uyum içinde olduğuna inandığı bilgisini vererek, bunun önemli bir başarı olduğunun altını çizdi. Ekonomik Boyut: Pazar ve Yapılı Çevrenin Kalitesi Leipzig Şartı ve Geleceğe Yönelik Perspektifler Dönem Başkanlığı yetkilileri, gelecekte yalnızca sürdürülebilir kentlerin rekabetçi olacağının ve bu nedenle Avrupa’da bütüncül kentsel gelişme politikaları geliştirmenin olmazsa olmaz bir koşul olduğunun farkında olduklarını belirttiler. Kentsel boyutu ulusal gelişme politikalarının bir parçası haline getirdiklerini söyleyen Almanya ve Slovenya yetkilileri, Leipzig Şartı’nın bu amaçla politikacıların mimarlar, diğer ilgili meslek disiplinleri, hükümet dışı organlar, sanayi, araştırmacılar ve vatandaşlar arasında koordinasyonu sağlama, üye devletler ve Avrupa kurumları arasındaki diyalogda süreklilik oluşturma, yapılı çevrede enerji verimliliği için koordinasyonu geliştirme ve bölgesel planlama konusunda eşgüdümü sasğlama gibi hedeflerinin takipçisi olacaklarını bir kez daha teyid ettiler. Leipzig Şartı’nın orijinaline ulaşmak için: www.mo.org.tr/UIKDocs/leipzigsarti.pdf Çevresel Boyut: Yapılı Çevrede Sürdürülebilirlik Bu oturumda düzenlenen panel katılımcıları arasında Brüksel Başkent Bölgesi Bakanı Charles Picqué, Avrupa Parlamentosu kentsel Konut Ortak Çalışma Grubu Başkanı Jean-Marie Beapuy, Macaristan’ın Baş Mimarı Eva Beleznay ve İsveç Götenburg Belediye Başkan Yardımcısı Anneli Hulthén bulunuyordu. Panelistlerin konuşmalarındaki temel vurgu “Avrupa’nın güçlü ve içinde iyi bir şekilde yaşanacak bölgelere ve kentlere ihtiyacı olduğu” ve bunun için kent ve çevreyle ilgili tüm eylemlerin (konut, toplu taşıma, gençler için planlama, düşük enerjili yapılar, çöküntü alanlarının yeniden canlandırılması, ihalelerin çevreye duyarlı kriterler içermesi vs.) ortak bir strateji kapsamında “bütüncül bir yaklaşımla” yürütülmesi gerektiği oldu. Seattle programı hakkında kapsamlı bilgiye ulaşmak için :www.sustainableseattle.org Kültürel Boyut: Kentsel Gelişimde Yapı Kültürünün Rolü Rotterdam’daki Berlage Enstitüsü’nün Müdürü ve Avrupa Mimarlık Politikaları Forumu’nun (EFAP) Başkanı Rob Docteur, mimarlık ve pazar arasındaki ilişkiyi sorgulamak için iki soru üzerinde yoğunlaşmamız gerektiğini söyledi: “Mimarlık pazar oluşturabilir mi?” sorusuna karşılık Docteur, Rotterdam kentinde adayı ana karaya bağlayan Erasmus Köprüsü’nün yapılmasının ardından ada üzerinde pekçok gelişimin teşvik edilmesi ve böylece mimarlığın pazarı desteklemesini örnek olarak verdi. “Pazar mimarlık oluşturabilir mi?” sorusunun ardından ise, mimarlık yayınlarında çoğunlukla örnek yapılar olarak okullar ve konutlar gibi yapı türlerinin yer aldığına, bununla birlikte alışveriş merkezleri gibi pazarın doğrudan ürünü olan yapıların bu yayınlarda fazlaca yer bulmadığına dikkat çekti. Dolayısıyla mimarlığın pazar üretebileceğini, pazarın ürettiği mimarlığın ise ancak belli bir kapsamda değerlendirilebileceğini belirtmiş oldu. Hollanda’nın A10 Mimarlık Dergisi’nin Editörü Hans Ibelings dinamik yapı endüstrisi ile mimarlık kültürü ve kalitesinin eşit hızda ilerlemediği ana fikri üzerinde durdu. Bu anlamda, yapı sektörü ve endüstrisinin başarısının üretilen yapı miktarı ve çeşidiyle ölçülebileceğini, fakat mimarlık kültürünün gelişmesi ve yapılı çevre kalitesinin elde edilmesinin birçok farklı faktöre bağlı olduğunu hatırlattı. Dolayısıyla yapı üretimindeki canlılığın, yapı kültürünün iyi olduğu anlamına gelmediğini vurguladı. Fransa Kültür ve İletişim Bakanlığı Mimarlık Müdürü Jean Gautier kültürel çeşitliliğin mimari çeşitliliği de beslediği tespitinde bulunarak, yeni binaların yapılması kadar mevcut dokunun yenilenmesinin de sürdürülebilir gelişme için şart olduğunu ekledi. ACE Konferansı: Sonuçlar ve Gelecek Vizyonu
Tüm bu oturumların sonucunda ACE Konferansı, mimarlık mesleği ve onun sonuç ürünü olan yapılı çevrenin sosyal, ekonomik, çevresel ve kültürel boyutları açısından doğrudan ve dolaylı sorumluluk üstlenen Avrupalı politikacılar ve bürokratların gündemine mimarlığı taşımak açısından oldukça önemli bir adım oldu. Konferanstan sonraki günlerde yapılan ACE Genel Kurulu’ndaki değerlendirmelerin ardından ACE üyesi örgütler, ACE Konferansı’nı başarılı bulduklarını ifade ederek bu konferansın farklı konuları ele alacak biçimde önümüzdeki dönemlerde düzenli olarak gerçekleştirilmesi kararını aldılar.
|