14 Mart 2005
Başbakanlık tarafından 01.Mart.2005 tarihiyle TBMM Başkanlığı’na sunulan “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanun Tasarısı” hakkındaki görüş ve değerlendirmelerimiz aşağıda ilgililerin ve kamuoyunun bilgilerine sunulmaktadır.
Saygılarımla,
Oktay EKİNCİ
Genel Başkan
“ŞEHİRCİLİK SÖYLEMİYLE” İMAR AFFI
- Yeni bir “İmar Affı”, bu kez de “şehircilik söylemiyle” ve “planlamaya bağlanarak” gündemde !..
- Tarihi kent merkezleri “gerekçe” gösterilerek hazırlanan tasarı; “yasa dışı işgal bölgeleri”ni kalıcı kılacak olanaklar sağlıyor…
- Yeni Koruma Yasası’ndaki “meslek odaları ve üniversitelerle ortak çalışma” olanakları, tasarıda terk ediliyor.
- Büyükşehirlerde “kentsel bütünlük” ve “kentsel esenlik” gözetilmeden “yerel imar affı” bölgeleri yaratılıyor…
- “Kentsel Dönüşüm” kavramı, “kentsel talanın yeniden düzenlenmesi” olarak kanunlaşıyor…
Başbakanlık tarafından 01.Mart.2005 tarihiyle TBMM Başkanlığı’na iletilen ve bugünlerde TBMM Komisyonlarında görüşülmeye başlanan “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı”, ülkemizdeki son 50 yıla damgasını vuran plansız ve yasadışı yapılaşmanın “affı” geleneğiyle uyum içindedir.
İmar aflarının sadece kentler üzerindeki tahribatının değil, toplumsal kültürü yozlaştıran, ekonomiyi emlak ve arazi rantına bağlayan ve arazi spekülasyonundan beslenen siyaseti güçlendiren yönleriyle de sorgulandığı bir süreçte, yeni bir imar affı dalgasının bu kez de “şehircilik kuralları”’nın alt üst edilmesiyle; sözde “bilimsel bir söylemle” ve hatta “tarihi kent merkezleri” gerekçe gösterilerek gündeme getirilmesi, imar aflarına tepkili kamuoyunun da bir anlamda yanıltılarak, kentsel talana dayalı imar politikalarına olan “bağımlılığın” sürdüğünü de göstermektedir.
Tasarıdaki, bu değerlendirmelerimize neden olan önermeler ve yaklaşımlar özetle şöyledir:
A)TASARININ GENELİ AÇISINDAN:
Tasarının “gerekçe metni”, ağırlıklı olarak ve özetle; “tarihi kent merkezlerinin” kültürel ve mimari özellikleri gözetilerek yenilenmesi ve “yıpranmış” olan bu bölgelerin alt yapı ve diğer donanımlarla da desteklenerek yeniden “yaşama dönüştürülmesi”ni öngören; bu anlamda kentsel kimliğe ve değerlere duyarlı beklentiler için de “çekici” olabilecek ifadeler içermektedir. Hatta İstanbul’daki Süleymaniye ve Zeyrek gibi yıllardır “özel yasalarla kurtarılmayı” bekleyen ve UNESCO gündeminde yer alan tanınmış semtler de “örnek” gösterilerek, tasarının “önemi” güçlendirilmektedir.
Ancak, maddeler incelendiğinde; belediyelerin sadece bu gibi bölgelerde değil, “her türlü” yapılaşma bölgelerinde bu kanunu uygulayabilecekleri, özellikle “yasa dışı işgal” niteliğindeki gecekondu, kaçak yapı ve hukuk dışı-planlara aykırı spekülatif kentleşme bölgelerini “yasallaştırmak” için yine bu kanundan rahatlıkla yararlanabilecekleri açıkça görülmektedir.
Yasa gerekçesinde ağırlık verilen “tarihi kent merkezleri”, aslında yasalarla “kentsel sit” olarak ilan edilmiş yerlerdir. Koruma ve yaşatma amaçlı tüm uygulamalar için de “sit sınırları” belirlenmiş ve belirlenmektedir. Buna rağmen tasarıda;
- Bir tek “sit” sözcüğünün bile yer almıyor olması;
- Kentsel dönüşüm alan sınırlarının belirlemesinde “sit sınırlarına” hiçbir gönderme yapılmayarak, bu yasal uygulamanın adeta “yok” sayılması”…
- Aynı kentsel sitlerin hemen tümü için görevli Koruma Bölge Kurulları bulunmasına rağmen, bunların da adeta “yok” sayılarak, “yeni ve özel koruma kurulları”nın öngörülmesi;
- Yeni yürürlüğe giren 5226 sayılı yasa ile değişik Koruma Kanununda, bu gibi bölgeler için, ilgili meslek odaları ve üniversitelerin de “katılacak”ları “Yönetim Alanı” ve “Yönetim Planları” öngörülmesine rağmen, tasarıda bu gibi bir yaklaşıma yer verilmemesi…
Bu tasarı kanunlaşırsa, ağırlıklı ve yaygın olarak “kaçak yapı bölgelerinde yeni bir imar affı ve meşrulaştırma” sürecinin başlayacağını göstermektedir.
B) MADDELERİN İÇERİKLERİ AÇISINDAN:
1- “Gerekçe” başka, “amaç” başka:
Daha amaç maddesinde, bu kanun ile “eskiyen ve özelliğini kaybetmiş kent bölgelerinin yeniden inşaası”nın amaçlandığı belirtilmektedir. Ancak “eskiyen” ve “özelliğini kaybetmiş”den neyin anlatılmak istendiği tasarıda açık değildir. Aynı alanların, tasarı gerekçesindeki “tarihi kent dokuları” olacağını tanımlayan bir hüküm de yoktur. Bu alanların “kamu yararına imar yasağı getirilmiş bölgelerdeki kaçak yapılaşmayı içeren” yerler olarak yorumlanmasını engelleyecek; böylece yasadışı kentsel işgallerin bu kez de “yenileme-dönüşüm” adına kalıcı kılınması ve ödüllendirilmesinin önünü alacak bir hüküm de yoktur. Kısaca tasarının “amaç” maddesi ile “gerekçe” metni arasında hiçbir ilişki bulunmamaktadır…
2- “Uygulama Alanı”nda Serbestlik:
Nitekim uygulamadan öncelikle “kaçak yapıların yararlanacağı”nı gösteren açık ifade, 2.maddede yer almaktadır. “Alanların belirlenmesi”ni düzenleyen 2. maddede, (SİT alanlarının bunda en önemli kriter olabileceği yönünde hiçbir hükme yer verilmeksizin) belediye meclislerince “en az 10 bin m2” olarak saptanıp Bakanlar Kurulu’nun onayına sunulacak kentsel dönüşüm bölgelerinde; “… mevzuata uygun olarak yapılmış taşınmazlarda da…” bu kanunun uygulanacağı anımsatılarak, asıl amacın “mevzuata uygun olmayanlar”a yönelik olduğu açıkça belirtilmektedir.
3- “Kentsel Bütünlük” Gözetilmiyor:
Aynı yaklaşım “uygulama”yı tanımlayan 3. maddede doruğa çıkmaktadır. Özellikle Büyükşehirlerdeki ilçe ve belde belediyelerine, “Büyükşehir bütününü gözeten genel bir nazım plana bağlı kalınmaksızın”, sadece kendi belediye sınırları içinde ve diledikleri yerleri “kentsel dönüşüm bölgesi” yapma olanağı sağlamaktadır. Böylece, örneğin büyükşehirin geneline ait olan su havzalarında ya da doğa koruma alanlarındaki kaçak yapılaşma bölgelerinde, sadece oradaki belediye kararıyla “kentsel dönüşüm” uygulanarak, aslında hiç olmaması gereken ve kentin yaşam kaynaklarını kurutan bu yasadışı işgal, “yasal ve planlı” hale getirilerek “kalıcı” kılınabilecektir.
Yine aynı maddede, bu şekilde belirlenmiş kentsel dönüşüm bölgelerindeki “kültür ve tabiat varlıklarının durumuna karar vermek” üzere, sadece bu bölgelere ait “koruma kurullarının” oluşturulması hükmü ise “uygulamaya engel olmayacak, bağımlı koruma kurulları” yaratma arzusunu yansıtmaktadır.
4- İşgaldeki Hazine Arazilerine “Kentsel Düzenleme”!...
Tasarının “Taşınmaz tasarruflarının kısıtlanması ve kamulaştırma” başlıklı 4. maddesinde de kaçak yapılaşma bölgelerindeki yasa dışı işgallerin “giderilmesi”ne yönelik bir hüküm ve öncelikle bunun gözetilmesini öngören bir yaklaşım yoktur. Örneğin maddeye göre, kentsel dönüşüm alanı olarak belirlenen alanlardaki “hazine arazilerinin” belediyelere bedelsiz devri olumlu görülmekle birlikte, bu arazilerdeki olası mevcut yasa dışı yapılaşmaya karşı nasıl bir tutum izleneceği belirsizdir.
Toplam 10 maddelik tasarının geri kalan maddelerinde de yukarda değinilen kuşkularımızı giderecek ve bu uygulamanın yeni bir “imar affı” olmasını engelleyebilecek her hangi bir hüküm yer almamaktadır.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Tasarıdaki, yukarda özetlenen kaygı ve çekincelerimizin giderilebilmesi için;
-“Kentsel Dönüşüm” kavramının, üniversitelerin ve meslek odalarının da katılımı ve mutabakatıyla kesin, açık, bilimsel ve “farklı amaçlara hizmet etmeyecek” şekilde tanımı yapılmalıdır. Yasanın ilk maddesinde bu tanım yer alarak, hukuksal güvenceye alınmalıdır.
-Tasarı ile öncelikle ve önemle 5226 sayılı kanunla yenilenen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası ve gündemde bulunan yeni İmar ve Şehircilik Yasa Taslağı arasında uyum sağlanmalıdır. Gerekçe metnindeki asıl amaç, yıpranmış ve bozulmuş tarihi kent merkezlerinin kurtarılması ve yaşatılması olduğuna göre, buralardaki kentsel dönüşüm alanı kararlarında “sit sınırları” uygulaması esas alınmalıdır.
-Kentsel Dönüşüm planlarının, aynı zamanda “koruma amaçlı planlar” olması ve kentsel bütünlüğü gözeten “nazım plan”larla ilişki içinde üretilmesi yönünde bağlayıcı hükümler getirilmelidir.
-Bu uygulamanın, kamu yararına ve gelecek kuşaklar için zorunlu “imar yasağı” getirilmiş doğal, ekolojik ve kültürel koruma bölgelerindeki ve “orman alanlarındaki” yasa dışı kentsel oluşumların “kalıcı” kılınması amacına kesinlikle hizmet edemeyeceğine yönelik açık hükümlere yer verilmeli ve yaptırımlı önlemleri alınmalıdır.
Türkiye’deki hemen tüm kentlerin tarihsel önemlerine ve değerlerine yakışır bir niteliğe kavuşmaları için çok önem taşıyan böyle bir yasanın, ilgili üniversiteler, meslek odaları ve diğer kurumlarla ortak çalışmalar yapılarak ve görüş birliği içinde hazırlanması gerekmektedir. Bu nedenle tasarının geri çekilerek, geniş katılımlı bir ortamda yeniden tartışılarak düzenlenmesi, öncelikli talebimiz ve beklentimizdir.
TMMOB MİMARLAR ODASI
Bu icerik 1100 defa görüntülenmiştir.
|