1 Eylül 2016
Ülkemiz, içinde bulunduğumuz bölge coğrafyası ve dünya 1 Eylül “Dünya Barış Günü”nü; milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına ve sakat kalmasına, yaşam çevrelerini terk ederek göç etmesine neden olan politikalar, terör, çatışma, işgal ve savaşlarla karşılamaya hazırlanmaktadır.
Uygarlıkların beşiği olan, ortak birikim ve zenginlikleri geleceğe taşıyan Orta Doğu coğrafyasında ve bölgemizde etkin olan bu süreçler; Afganistan, Irak, Lübnan, Libya, Gazze, Ukrayna, Suriye gibi dünyanın pek çok ülkesinde bölgesel ve küresel ölçekte katliamlara, kültürel yıkımlara, insanlığın ortak değerleri olan kentlerin, tarihsel ve doğal mirasın geri dönülemez biçimde zarar görmesine neden olmaktadır.
2011 yılında Ortadoğu’da başlayan iç savaşların ardından geçen beş yılda giderek sıklaşan terör saldırıları ülkemizde de yaşama hakkını tehdit etmeye başlamış; son bir yıl içerisinde sürekli kayıplar yaşanır hale gelmiştir. 2015 yılı Haziran ayından bugüne sayıları on beşi geçen, 15 Temmuz tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından yaşanmakta olan belirsizlik ve kaos ortamında giderek yoğunlaşan; çoğu canlı bomba ve bomba yüklü araçlarla gerçekleştirilen saldırılarda, üç yüzden fazla yurttaşımız hayatını kaybetmiş, iki bine yakın yurttaşımız yaralanmıştır.
Giderek daha geniş bir alana yayılan terör, çatışma ve savaşın getirdiği şiddetin bir an önce durdurularak toplumsal birlikteliklerin güçlendirilmesi, kültür değerlerinin korunması, kayıplara neden olan politikaların sonlandırılması ve barışın sağlanması insani ve tarihsel bir sorumluluktur.
İnsanlığın ve toplumların maddi manevi varlıklarının, kültürlerinin tümünün sonu olabilecek savaşları önlemek üzere, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan Halkların Barış Hakkı Bildirisi ile ise; her devlet barış hakkını korumak ve bu hakkın uygulanmasını sağlamakla yükümlü kılınmıştır. Buna göre; bütün insanlar özgürdür, saygınlık ve haklar bakımından eşittir. Barış içinde yaşam, hürriyet ve güvenlik her bireyin hakkıdır.
Sağlıklı ve güvenli bir çevrede, barış içinde yaşama hakkı, evrensel hukuk açısından en temel insan hakkıdır. Kültürel, sosyal ve coğrafi farklılıkların sürekliliği konusunda bütün mimarlar toplumsal sorumluluklar taşımaktadır. Bu kapsamda bütün yerleşmelerin fiziksel ortamını oluşturan yapı üretimi ve mekân tasarımı etkinliği olan mimarlığın, yalnızca “üretim süreci” ile sınırlı değil, aynı zamanda taşıdığı toplumsal sorumluluk nedeniyle evrensel değerleri bağlamında insancıl, yaşam hakkına saygılı ve barıştan yana olduğunu önemle vurgulamaktayız.
Mimarlar Odası olarak, gücün ve erkin sürdürülmesi için uygulanan şiddete olduğu kadar güç ve erk elde etmek üzere şiddet uygulanmasına da karşı olduğumuzu vurguluyor, “yaşamın ve barışın” yanında açık tavır aldığımızı ve almaya devam edeceğimizi belirtiyoruz. 1 Eylül Dünya Barış Günü çerçevesinde, uluslararası kamuoyunu, savaşların durdurulması için harekete geçmeye, çatışma ve savaşların yaşandığı bölgelerde yaşamın normale döndürülmesi ve yüz binlerce masum insanın hayatlarının korunması için göreve çağırıyor, uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı olan bütün hareketleri kınıyoruz.
Değerli kamuoyuna saygı ile duyurulur.
TMMOB Mimarlar Odası
Bu icerik 3193 defa görüntülenmiştir.
|