MART 2025
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 |
 
    Haberler
     
    MİMARLARIN KOCAELİ BİLDİRGESİ

    28 Nisan 2005

     

    Kocaeli, Bursa ve Eskişehir için “Sanayi Kentinde Çevre ve Mimarlık” konusu ele alındı 

     

    Temmuz ayında İstanbul’da gerçekleşecek Dünya Mimarlar Kongresi için artık gün sayılıyor… Mimarlar Odası’nın ev sahibi olacağı bu uluslararası buluşmaya hazırlık için “ulusal sorunların” saptandığı Türkiye Kongreleri’nde de sona yaklaşılıyor…

     

    Geçen yılın Haziran ayında Konya’da başlanan ve izleyen aylarda  Trabzon, İzmir, Diyarbakır/Mardin ve Adana/Antakya’da devam eden bu kongreler dizisinin altıncısı 15-16 Nisan 2005 günlerinde Kocaeli’nde yapıldı. İstanbul’daki dünya zirvesinden önce Ankara’da gerçekleşecek 7. kongre ise 28-29 Mayıs 2005’de…

     

     

    VAPURDA PANEL/FORUM

     

    Mimarlar Odası’nın Kocaeli, Bursa ve Eskişehir Şubeleri’nin evsahibi oldukları 6. kongrede “Sanayi Kentinde Çevre ve Mimarlık” teması ele alındı… Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla birlikte Kocaeli Valiliği; Kocaeli ve Eskişehir Büyükşehir Belediyeleri ile Kocaeli Sanayi Odası’nın destekleri, VASCO Turizm ve MAVİ KALE’nin de sponsorluk katkılarıyla gerçekleşen kongrenin ilk gün oturumları Grand Yükseliş Otel Toplantı Salonu’nda yapıldı.

     

    Uzmanlarla birlikte Mimarlar Odası Şube Başkanları’nın da 3 kenti irdelemelerinin ardından, Türkiye Kongreleri’ndeki genel tema olan “Kentler ve Mimarlık” konusunu Uluslararası Mimarlar Birliği Konsey Üyesi Louise Cox sundu. Avustralyalı mimar Cox, 1999 depremi ile Güney Asya’daki tsunami felaketiyle bağlantı kurduğu konuşmasında; “mimarlığın gereklerini yerine getirmenin aynı zamanda felaketlere de hazırlıklı olmayı içerdiğini” dünyadan örneklerle anımsattı.

     

    İkinci gündeki Panel-Forum ise Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne ait “Atatürk Vapuru”nda körfezdeki sanayi-yerleşme ilişkileri  gözlemlenerek gerçekleştirildi. Vapurdaki panele Kocaeli’nin önceki valilerinden; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu da katıldı… 

     

     

    SANAYİ  “ÇÖZÜM”Ü DE ÜRETMELİ 

     

    1990’lı yıllardaki Kocaeli valiliği sırasında Nehrozoğlu tarafından söylenen “kentlerimiz büyüdükçe küçülüyor” deyişi, kongredeki genel kaygıların da özetiydi. Kentler yaygınlaşırken, eski dokunun azalmasıyla yaşanan kimlik kaybının “büyürken küçülme” şeklinde betimlemesi, Türkiye’ye özgü bir gözlemin sonucuydu.

     

    Çünkü Türkiye’de “sanayileşme” denince, akla kalkınma yerine “çevre sorunları” ve “sağlıksız kentleşme”nin gelmesindeki temel nedenler “planlamadan ve mimarlıktan uzaklaşmak”

     

    Oysa, dünyadaki sanayileşme sürecinde yaşanan “kentsel nüfus ve yapı yığılmaları”, planlama disiplinini yaratmıştı. Kente göç edenlere barınma olanakları sağlamak ve fabrikaların yerlerini belirlemek üzere, mimarlığın ve planlamanın özel bir önem kazandığı bu süreç, aynı zamanda “demokratikleşme”yle birlikte “bilimsel düşünce”yi de geliştirmişti…

     

    Ülkemizde de 1950’lere kadar benzer süreç gözlense bile, özellikle son 40 yıl içindeki sanayileşme ile kent ilişkilerinde “tam tersi” sonuçlar yaşanıyor. Göçle birlikte planlamanın “önemi” ve “gerekliliği” daha da artmasına rağmen, “yatırımları teşvik” adına imar disiplininden vazgeçiliyor. Nüfus artışının barınma gereksinmeleri için de “mimarlıktan yararlanmak” yerine, “gecekonduların  apartmanlaşmaları”na destek veriliyor...

     

    İşte tüm bu sorunlar karşısında, sanayi toplumunun davranış biçiminin de bilgi, teknoloji ve üretim desteğiyle “çözüm üretmek” olması gerekirken, “çözümsüzlüğü meşrulaştırmak” yönündeki popülist politikalar artarak sürüyor…

     

    Bu saptamaların ışığında derlenen “Kocaeli Kongresi Sonuç Bildirgesi”nde özetle şu vurgulamalar yer alıyor:

     

     

    KOCAELİ “METROPOLÜ”…

     

    Son yasalarla Büyükşehir Belediye sınırları il sınırlarına kadar yaygınlaştırılan Kocaeli, ülkemizin İstanbul’dan sonraki “metropol” kavramına uyan ikinci idari bölgesini oluşturuyor. Özellikle İzmit Körfezi’ni çevreleyen yerleşmelerin, kıyı kuşağındaki sanayi bölgelerine olan bağımlılıkları, mimarlık ve kent ilişkisinde ekonomik öncelikleri belirleyici kılıyor…

     

    Bu durumun yarattığı sorunları giderme yönünde bazı “radikal müdahaleler” gerektiği belirtilen bildirgede şu önerilere de yer veriliyor: 

     

    İzmit “Kıyı”sına Kavuşmalı: Kentin denizle olan ilişkisini engelleyen E5 (D100) Karayolu ile demiryolunun yeraltına alınarak yaşamının denizle buluşması sağlanmalı… 

    İzmit “Tarih”ine Kavuşmalı: 1990 yılında Valilikçe başlatılan “Kapanca Sokak ve çevresi”ndeki eski mimari dokuyu “yaşatarak koruma” projesi yeniden canlandırılmalı…

                   

     

    ESKİŞEHİR’DE “KİMLİKLİ BÜYÜME”

     

    Cumhuriyet döneminde yurt düzeyinde planlı ve dengeli  sanayileşmenin örnek kenti olarak gelişen Eskişehir’de, kentsel ve çevresel değerlerin de gözetildiği “bütüncül planlama” anlayışı  zamanla terk edildi...

     

    Bunun yarattığı sorunları gidermeye yönelik bir gelişme planlamasının başlıca öncelikleri ise bildirgede şöyle belirlendi:

     

    Geçmişle Bugünün Buluşması: Kentin Odunpazarı bölgesindeki eski ve özgün dokunun korunması çabaları ile diğer bölgelerdeki “kentsel tasarım” ve “kültürel çevre düzenlemeleri” arasında uyumlu bir  süreklilik sağlanmalı..

     

    Nefes Alma Alanları: Boşaltıldıktan sonra kent ortasında geniş bir “tanımsız alan” olarak kalan “eski sanayi bölgesi”, toplumsal yaşamla bütünleşen bir rekreasyon alanı olarak  değerlendirilmeli…

     

     

    BURSA’DA “TARİH”İN BEKLENTİSİ:

     

    Bursa’nın ise hem bir tarih kenti, hem de sanayi kenti olarak kültür ve çevre değerlerini gözeten bir çağdaşlığı hedeflemesi ve 2000’li yıllarda üretilen “Bursa 2020 Çevre Düzeni Planı”na sahip çıkılması anımsatılan bildirgede şu vurgulamalar var:

     

    Ovayı Kurtarmaya Öncelik: Türkiye’nin en bereketli topraklarını  barındıran Bursa Ovasında çevreye duyarsız müdahaleler durdurulmalı, tahribat yaratan yapılaşmalar giderilmeli. Sakıncalı bir güzergahla geçmekte olan “yeni çevre yolu”nun yapı saçaklanmalarına neden olmaması yönünde kesin önlemler alınmalı. Nilüfer Deresi’nin kurtarılmasını sağlayacak “arıtma tesisleri” de bir an önce tamamlanmalı…

     

    “Yaşanabilir” Kent Merkezi: Bursa’nın ve ülkemizin sanayi mirası niteliğindeki Merinos Fabrika alanı, kent içinde geçmişle bağ kurulan bir rekreasyon alanı olarak yaşama katılmalı… “Kentin içinde kalan” ve çevreyi kirleten tesisler de bir an önce uygun yerlere taşınmalı… 

    UYGARLIKLARIN İZİNDE
    OKTAY EKİNCİ

    Bu icerik 1132 defa görüntülenmiştir.