YAPI / KORUMA DALI ÖDÜLÜ
MISIR ARAP CUMHURİYETİ İSTANBUL BAŞKONSOLOSLUĞU, Beşiktaş-İstanbul
Ayşe Karademir, Süreyya Saruhan



“Boğaz siluetinde önemli bir yer tutan ve Art Nouveau akımının İstanbul’daki temsilcileri arasında seçkin bir yeri olan sahil sarayının özgün tasarımının ve ayrıntılarının titiz bir kaynak araştırması ile saptanması; yapısal sorunlarının çağdaş teknoloji yardımıyla giderilmesi; izleri bulunan tarihi ve sanatsal ayrıntıların açığa çıkarılması ve konservasyonu sonucu gerçekleşen başarılı uygulama nedeniyle…”

Proje Grubu Rest. Uzm. Y. Mim. Ayşe Karademir, Rest. Uzm. Y. Mim. Süreyya Saruhan, Rest. Uzm. Y. Mim. Selmin Bodur, Mim. Sevtap Karluvalı, Mim. Sezgi Düzenoğlu, Rest. Özlem Bayram Kalender

Danışman Rest. Uzm. Y. Mim. Süreyya Saruhan
İşveren EBFA / Mısır Dışişleri Bakanlığı Hazine Müsteşarlığı
Yapımcı Gürsoy Grup
Statik   Ersöz İnşaat
Mekanik Timgroup Proje Yönetim
Elektrik Timgroup Proje Yönetim
İç Mekan Tasarım Saruhan Mimarlık
Kalem İşleri Atölye Sanatsal Faaliyetler
Peyzaj Tasarımı Saruhan Mimarlık
Fotoğraflar         K. Erkaya, S. Saruhan
Web sitesi       www.saruhanmimarlik.com

Hidiva Sarayı ya da Valide Paşa Yalısı olarak bilinen 1. grup eski eser; gerek mimari üslupların kullanılış şekli gerekse boyutları ile Boğaziçi'nin önemli yapılarındandır. Hidiva Sarayı'nın yerinde daha öncesinde bulunan Halil Paşazade Arif Efendi'ye ait büyük ahşap yalı yıllar içinde önce Rauf Paşa'ya, sonra Sadrazam Ali Paşa'ya geçmiştir. Ali Paşa öldükten sonra II. Abdülhamit yalıyı satın almış ve Mısır eski Hidivi Tevfik Paşa'nın eşi ve Hidiv Abbas Hilmi Paşa’nın annesi Hidiva Emine'ye, 1896'da hediye etmiştir. Yalı, 20. yüzyılın başında yazlık saray olarak, eski yalının restore edilmiş halidir. Yapı, Mısır Arap Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluk binası ve Başkonsolos rezidansı olarak kullanılmakta iken, 2002 yılında boşaltılmıştır. İtalyan mimar Antonio Lasciac için İtalya’da hazırlanan bir kitapta; Mısır, Hidiv ailesinin mimarı olduğu özellikle vurgulanmış ve İstanbul’daki sahil sarayının fotoğrafı, yaptığı binalar arasında gösterilmiştir. Bu da sarayın mimarının kendisi olduğunu kanıtlamaktadır. İstanbul'un Art Nouveau binaları arasında önemli bir yeri olan Hidiva Sarayı, klasik sayılabilecek bir plan yapısına ve cephelere sahiptir. Ahşap karkas binanın, bezemelerinde ve bazı detaylarında muhtemelen farklı zamanlarda, farklı ustalar tarafından uygulanmış çeşitli üsluplar bulunmaktadır.

Hidiva Sarayı, kuzey-güney doğrultusunda yerleştirilmiş, geniş cephesi denize paralel, yaklaşık 63x27 metre ölçülerinde, iki tam kat ve çatı katı ile toplam yaklaşık 4.000 m2’lik kullanım alanı bulunan bir yalıdır. Dikdörtgen bir plana sahip olan sarayın kuzeyinde selamlık, güneyinde harem bölümü bulunmaktadır ve plan şemaları simetriktir. Esas girişler kuzey ve güneydeki iki dar yan cepheden, servis girişleri ise Cevdet Paşa Caddesi’ne bakan arka cepheden yapılmıştır. Binanın denize paralel orta aksında giriş holleri, büyük karşılama mekânları ve ana merdivenler; bu orta mahallerin her iki yanında yine denize paralel olarak uzun koridorlar ile bu koridorlara açılan çeşitli salon ve odalar yer almaktadır. Binanın tam ortasında bir kış bahçesi bulunmaktadır ve buraya hem harem, hem de selamlık koridorlarından geçilebilmektedir. Hidiva Sarayı’nın selamlık bölümü konsolosluk, harem bölümü ise konsolosluk rezidansı olarak işlevlendirilmiştir. 52 oda, 2 salon, 2 mutfak, 18 adet tuvalet ve banyodan oluşan ve dış görünüşü ile kagir bir yapı etkisi veren yalı aslen ahşap konstrüksiyondur. Cephenin taş görünümlü ağır kaplamasını taşımak üzere çift konstrüksiyon yapıldığı düşünülmektedir. Kondisyonu iyi olan duvarlarda, sıvanın da durumu iyi ise, duvar tek taraflı açılarak diğer tarafın sıvası korunmuş; açılan taraftaki ahşap konstrüksiyonun kontrolü, ilaçlaması ve temizliği yapılmıştır. Harem ve selamlık giriş kapılarında ve sofalarındaki merdivenlerde uygulanmış olan etkileyici demir işçiliği, yapının diğer tüm kapı ve pencere doğramalarında ahşap kullanımı ile devam etmektedir.

Yeni klasik üslupta planlanmış bir yapı olmasına karşın detaylarda ve bezemelerde başta Art Nouveau olmak üzere dönemin bütün stilleri bir arada ve özenle kullanılmıştır. Binanın içi, dışına oranla daha zengin bezemelerle doludur. Kapılar ve pencerenin yanı sıra, ana merdivenler, bazı oda duvarları ve özellikle tavanlar bunun bir kanıtıdır. Yapının iç süslemelerinde de Art Nouveau stilinin farklı üslupları kullanılmıştır. Her salon ve odanın tavan süslemelerini oluşturan kartonpiyerlerde birbirinden farklı ölçülerde ve desenlerde natüralist düzenlemeler görülmektedir. Duvarlar ve kartonpiyerler süreç içinde neredeyse tek renge boyanmıştır. Bu sebeple üzerlerinde yapılan boya raspaları ve renk araştırmaları ile yok olmuş birçok süsleme elemanı ve desenin izleri bulunmuş, böylece özgün doku elde edilebilmiştir. Odaların tavan kaplamaları sıva üzeri alçı bezemelidir ve her odada başka bir motif işlenmiştir. İnşa edildiği dönemin özel bir Art Nouveau yapısı olan yalıda, ahşap pervazların içindeki yaprak ve çiçek motifli kapı kanatları, klasik tavan kasetleri ve kolon başlıkları arasındaki floral desenler, merdivenlerin taşıyıcı kolonlarında ve korkuluklarındaki yoğun bitkisel dekorasyon; binanın her hali ile bir “Hanım Sarayı” olduğunu vurgulamaktadır. “En az müdahale, en iyi restorasyondur” bilinci ile, yapının özgün mimari elemanlarının korunarak kullanıldığı restorasyon uygulamasında, mevcut başkonsolosluk fonksiyonu devam ettirilen yalıya, yaklaşık 40-50 yıllık bir hayat daha kazandırılmıştır.