15 Aralık 2012 tarih ve 28498 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği”nin; - 3. maddesinin (e) ve (f) fıkraları - 4, 5, 6, 7, 8, 9, 13, 15 ve 18. maddelerinin iptali ve dayanağı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”un - 2. maddesinin (c) ve (ç) bentlerinin - 3. maddesinin birinci ve yedinci fıkralarının, - 6. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve dokuzuncu fıkralarının, - 8. maddesinin birinci, üçüncü ve yedinci fıkralarının, - 9. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması talebi ile dava açılmıştır.
6306 sayılı Kanun, “afet” nedeniyle risk altında olan yerlerin “iyileştirme, tasfiye ve yenileme” adı altında dönüştürülmesi; gerek Kanunun düzenlemeleri, gerek Yönetmeliğin gerekse bugüne kadar ilan edilen riskli alan ve rezerv alan kararları tümüyle “dönüşüm” odaklı bir uygulamanın gerçekleştirilmesi amacını taşımaktadır. İsmi dışında “afet” vurgusu neredeyse hiç yapılmayan 6306 sayılı Kanunun asıl amacının “dönüşüm” olduğu, Kanunun bütününe bakıldığında çok açık ve net bir biçimde anlaşılmaktadır. Kanun, kamuoyuna yansıtıldığı gibi, ülkemizin gerçek ihtiyacı olan kentlerin afetlere karşı duyarlı, sakınım içerikli planlamasını, denetimsiz ve mühendislik hizmeti almamış yapılaşmanın engellenmesini sağlayacak bir düzenleme olmaktan uzaktır.
Kanun’un hazırlanmasına hakim olan anlayışın Kanunun bütününe yansıması şu başlıklar altında sıralanabilir:
- Tüm yetkiler 644 sayılı KHK’nın uzantısı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TOKİ’ye verilmiştir.
- Yine yerel yönetimlerin yetkileri ortadan kaldırılmaktadır.
- Yurttaşların barınma hakkı yok sayılmaktadır.
- Mülkiyet hakkı ihlal edilmektedir.
- Eşitlik ilkesi göz ardı edilmiştir.
- Hak arama özgürlüğü kısıtlanmaktadır.
- Kanunun genel gerekçesinde “gönüllülük” esasına gönderme yapılmış ise de, zor kullanma yöntemleri tariflenmiştir.
- Ayrıca, doğal, kültürel ve tarihi varlıkların korunmasını amaçlayan bütün hukuk kuralları bertaraf edilmiştir.
Yasa bu yönleriyle geneli itibariyle Anayasaya ciddi aykırılıklar taşıdığından hemen tüm maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açılmış olup, Anayasa Mahkemesince incelenmektedir.
15.12.2012 tarih ve 28498 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen, amaç ve kapsamı “riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv alan ve rezerv yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürülmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin tespitine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara, yeniden yapılacak yapılara ve 6306 sayılı Kanun kapsamındaki diğer uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemek” olan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin 2. maddesinde, Yönetmeliğin 6306 sayılı Kanun’un 3., 6. ve 8. maddelerine dayanılarak hazırlanmış olduğu ifade edilmiştir. Bu nedenle iptal gerekçeleri Yönetmeliğin muhtelif maddelerinin Kanuna uygun olmamasına değil genel olarak hem Yönetmeliğin hem de dayandığı Kanun maddelerinin Anayasa’ya aykırılığıdır.
Yönetmelik’in iptali talep edilen özellikle tanımlar ve tespit kriterleri ile ilgili düzenlemeleri, hiçbir bilimsel esasa dayanmamaktadır. Sadece yetkiyi tanımlama amacına dönük tümüyle keyfi uygulamaların önünü açacak eksik düzenlemelerle tanım ve tespit kriterleri belirlenmiştir. Riskli alan ve rezerv yapı alanına ilişkin yasal sınırlar konusundaki belirsizlik, toplum yararı ve ülke geleceği açısından sakıncalar taşımaktadır. Hukuk devletinde yargı denetiminin sağlanabilmesi için yönetimin görev ve yetkilerinin sınırının yasalarda açıkça gösterilmesi bir zorunluluktur. Belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısı ile hukuki güvenlik sağlamayan Kanun ve Yönetmelik düzenlemelerinin Anayasaya aykırılığı ileri sürülmüştür.
Yine Yönetmeliğin 18. maddesinde uygulamaya yönelik yapılacak her türlü planlamada; uygulanacağı belirtilen Kanunun 9. maddesi hükümlerinin, ülkemizin sahip olduğu önemli doğal ve kültürel zenginlikleri koruma altına alan yasal kurallardan vazgeçilmiş olması nedeniyle Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülmüştür.
Bu icerik 1081 defa görüntülenmiştir.
|