MART 2025
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 |
 
    Basın Açıklamaları
     
    BASIN AÇIKLAMASI : “Torba” Yasalar Yoluyla Kamu ve Toplum Yararı Zedeleniyor, Hukuk Yok Edilmek İsteniyor!

    8 Ekim 2009

    Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yeni hazırladığı bir “torba” yasa teklifi ile bazı yasalarda kamu ve toplum yararının aleyhine değişiklik önerilerini gündeme getirmesi üzerine, TMMOB Mimarlar Odası aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

    Adalet ve Kalkınma Partisi bugünlerde yine pek çok kanundaki değişiklik önerilerini birbirinin içerisine karıştırarak, meclisten bir gece yarısı operasyonu ile geçirmeyi planladığı bir “torba” yasa teklifi ile karşımızdadır. İktidara mensup altı milletvekilinin imzası ile meclise sunulan yeni “torba” yasa teklifi şu günlerde Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda beklemektedir.

    Komisyonlarda bekleyen bu “torba” yasanın başlığı şöyledir: “2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi.” Adından da anlaşılacağı gibi üzerinde sürekli değişiklik yapılan ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na sürekli yetki devredilen, 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu’nda, yeni değişiklikler gündemdedir. Her türlü denetim ve uygulama ayrıcalığına sahip bu kuruma, devletimizin asli bakanlıklarından olan Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın birçok yetkisini devretmek yetmemiş olmalı ki, daha pek çok denetimsiz ayrıcalıklara ve yeni yetkilendirmelere gerek duyulmuş…

    Altı iktidar milletvekilince gündeme getirilen, bu “torba” yasa ile öncelikle İstanbul’da finans bölgesi yaratılmak, “İstanbul’u dünya şehri yapacağız.” söylemiyle Ataşehir bölgesi yeni bir imar yağmasına, rant ve talana açılmak istenilmektedir. Toplu Konut Kanunu’na çok özel ve ayrıcalıklı bir madde ekleyerek İstanbul Ataşehir bölgesinde 696 hektar civarında bir alanın finans bölgesi olarak ilan edilmesi hedeflenmektedir.

    İktidar son yıllarda, parça parça çok da “iştah” çekmeyebilecek alanları, ilk aşamada tepki çekmeyecek şekilde tanımlayıp“paket”leyerek tüketime sunmaktadır. Turizm Teşvik Yasası ile getirilen “Kültür ve Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgesi”; kısaca Yenileme Yasası olarak anılan, “Yıpranan Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun”la getirilen “Yenileme Alanları” bu yaklaşımın ürünleridir. Her yeni “paket”in, planlama süreçlerinin ayrı bir kurumun sorumluluğuna verilmesi de, iktidarın bütüncül planlamaya verdiği önemin (!) göstergesidir.

    Yeni öneride de öncelikle Büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile diğer kamu kuruluşlarının her ölçek ve nitelikteki imar yetkileri ellerinden alınarak, müktesep imar hakları hiçe sayılarak, bu alandaki “imar yetkileri” Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na verilmektedir. Alanın büyüklüğü dikkate alındığında, iktidara muhalif bir partinin yönetimindeki, Ataşehir Belediyesi’nin imarlı alanlarının önemli bir bölümünün imar yetkilerinin gasp edildiği görülmektedir. Burada amaç lüks “site” ve “rezidans” uygulamalarının başladığı bu bölgenin, tamamen yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilebilmesinin önündeki engelleri kaldırmaktır. Bu tasarıdaki finans bölgesi yaklaşımı ile Dubai, Singapur örneğindeki gibi küresel sermayenin at oynattığı yerlere öykünme görülmektedir. İstanbul’un hiçbir üst plan, alt plan bütünlüğü içerisinde yer almayan Ataşehir Finans Bölgesi alanı içerisindeki bir imar düzenlemesinin daha önce Odamız tarafından yargıya taşınmış ve yargıda yürütmeyi durdurma kararı alınmış olması da bu “torba” yasa teklifinde dikkate alınmamıştır.

    Bu söz konusu alan çok önceden beri ulaşım şartları ve çevre özellikleri açısından sermaye gruplarının ilgisini çekmektedir. İstanbul’un finans merkezi olması IMF talimatlı bir yaklaşımın ürünüdür; Merkez Bankası’nın Ankara’dan İstanbul’a taşınmasının da bir altlığını oluşturmaktadır. Ayrıca mevcut iktidarın bu konudaki ısrarının ardında, Cumhuriyet başkentinin içini boşaltarak Cumhuriyet karşıtlığı gibi bir ideolojik niyeti de sezinlemek olasıdır.

    Yine “torba” yasa içerisine eklenen bir madde ile sahil şeridinde ve kıyılarda yer alan belediyelerin imar uygulama ve ruhsatlandırma yetkileri gasp edilerek, son zamanlarda işlevselliğini yitiren Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın yetkilerinin İl Müdürlükleri’ne devredilmesi öngörülmektedir. Bir diğer deyişle “atanmışlar” “seçilmişler”in önüne bir kez daha geçmektedir. Bu konuda sorun olduğu düşünülüyorsa, çözüm karar mekanizmasını değiştirmek değil, “imar süreçleri”ni sağlıklı ve şaibeden uzak bir görünüme kavuşturmakla sağlanır.

    Bu yaklaşım Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın son düzenlediği geniş katılımlı Kentleşme Şûrası’nda ortaya çıkan görüşlerin tam aksine bir yaklaşımdır. İktidarın bugüne kadar söylediği yerelleşme söylemlerinin dışında bir uygulama yolunu tercih ettiğinin kanıtı niteliğindedir. İmar Kanunu’nda denetim yetkisi doğru dürüst tanımlanıp kurumsallaştırılmadan, sadece bu kanun kapsamındaki belediyelerin yetersiz insan kaynağından ve gerekli bilgi birikiminden yoksun olduklarından söz etmek yanıltıcı olmaktadır. Bu belediyelerin imar yetkileri gasp edileceğine, genelde belediyelerimizdeki en büyük sorun olan teknik kadro istihdamının önü açılarak, belediyelerde minimum teknik kadro istihdamının zorunlu hale getirilmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır. İktidarın buradaki gerçek amacı bu belediyelerin bilgi ve imkânlarındaki eksikliklerden kaynaklı uygulama hatalarından çok, rantın yüksek olduğu bu bölgelerin imar yetkilerini ele geçirmektir.

    Aslında bugün bu maddenin de alelacele “torba” yasa teklifinin içerisine sıkıştırılmasındaki amaç biraz da bu konumdaki belediyelerin çoğunun muhalefete bağlı belediye başkanlarınca kazanılmış olmasıdır. Bu yasa teklifi, siyasi tercihini iktidar dışı partilere yönelik olarak yapmış olan kıyı illerinin sakinlerinin cezalandırılmasını mı öngörmektedir? Ayrıca bu teklifi veren iktidarın altı milletvekiline bakıldığında, Balıkesir milletvekili hariç, hiç birinin kıyı kentlerinin milletvekili olmadığı görülmektedir. Kıyı kentlerinin iktidar partisi milletvekillerinin neden bu taslağı imzalamadıkları, AKP’nin bu görevi halkın tepkisinden çekinildiği için mi konu ile ilgisi olmayan illerin milletvekillerine verdiği soruları akla gelmektedir.

    TMMOB Mimarlar Odası;

      • İçerisinde birçok başka antidemokratik önermeleri taşıyan bu “torba” yasa teklifinin komisyonlardan geri çekilmesini,
      • Kamu ve toplum yararı gözetmeyen bu tür rant dağıtımı ve paylaşımı hedefli yasa düzenlemelerinden vazgeçilmesini dilemekte;
      • Yeni alan ve kurum tanımları ve onlara tanınan yeni yetkilerle yok edilmeye çalışılan bütüncül planlama anlayışının, yeniden ve ağırlıklı olarak gündeme getirilmesini çözüm olarak görmektedir.

    Bu icerik 1259 defa görüntülenmiştir.