MART 2025
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 |
 
    Raporlar ve Görüşler
     
    Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu Tasarısı Hakkında Mimarlar Odasının Görüşü

    6 Haziran 2006

     

    İlk çalışmalarına 1989 yılında Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde başlanılan konu; 2005 yılında “Ulusal Meslek Yeterlilik Kurumu Kanunu Tasarısı” olarak yeniden ele alınmış çeşitli kurum ve kuruluşların eleştiri ve katkılarıyla bir ara Milli Eğitim ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile müşterek yasa tasarısı olarak şekillenmiş, son olarakta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan tasarı yasalaşmak üzere parlamentoya gönderilmiştir.

     

    Tasarının parlamentoya gönderildiği ve komisyonlarda görüşmeye açıldığı çok kısa bir süre önce TMMOB’ye bildirilmiş Odamız da önce şifahi sonra yazılı olarak konudan haberdar olmuştur.

     

    Mesleğimizi ve Odalarımızı çok yakından ilgilendiren böylesi konularda ya tasarı yasalaştıktan sonra, yada tasarının son aşamasında haberdar oluyoruz. Oysa birinci dereceden ilgisi olduğumuz konularda daha ilk aşamadan itibaren ilişkilendirilmemiz gereği açıktır.

     

    Mimarlar Odası olarak “Ulusal Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu Tasarısı” ile ilgili olarak yaptığımız çalışma ve değerlendirmeleri içeren raporumuz başta TMMOB ve ilgili kuruma iletilmişti. Eski tasarı ile ilgili olarak yapılan değerlendirme ya da açıklık kazanması gerekli hususlar ve görüşlerin büyükçe bir  bölümü bu tasarı içinde geçerlidir.

     

    Temel olarak tasarının kurgusu ayni bırakılmış önceki tasarıda bulunan Genel Kurulun katılımcılarının (a) ve (b) gurubu olarak kategorizasyonu ve temsiliyetler bu yeni tasarıda değiştirilmiştir. Ancak Kamu Tüzel Kişiliğe haiz idari ve mali özerkliğe sahip özel bütçeli bir kurumsal yapı oluşturulurken bir yandan sektör Avrupa Birliği ülkeleri örneklerinde olduğu gibi kurumsal yapının içine alınırken öte yandan Devlet kurumlarının ağırlığı net olarak tasarıda tanımlanmıştır.

     

    Öte yandan sektör temsiliyetlerinin de belirli felsefenin ve ön kabulün ötesinde gerçekleştiği görülmektedir. Devlet kurumları, meslek odaları, işveren ve işçi kuruluşları esası ile bir düzenlemede, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, Türkiye İhracatçılar Birliği gibi kuruluşların bu yapıda bulunması buna karşılık sayıları çoğaltılabilecek meslek kuruluşunun ve meslek odasının bulunmayışı anlaşılamamaktadır.

     

    Tasarının gerekçe ve maddelerinde de ifade edildiği üzere düzenlemelerin hangi meslekleri ve seviyeleri kapsayacağı belirsizdir. Bu belirsizlik kurumsal yapının bileşenlerini de tartışmalı hale getirmektedir. Bu bağlamda Eğitim Kurumlarının YÖK ve Üniversiteler arası kurumun Meslek Odalarının bu yapıdaki temsiliyetleri ve yetki alanlarının durumu da belirsizliğini korumaktadır.

     

    Avrupa Birliği uyum sürecinde Avrupa Birliğinin ilgili direktifleri esas alınarak yapılan düzenlemelerden olan “Mesleki Yeterliklerin Belirlenmesi ve Tanınması Hakkındaki Yasa Tasarısı ile 402 meslek çalışma süresi deneyim, çeşitli şekillerde elde edilen sertifika yaygın ve örgün eğitim kurumlarından alınarak beş düzey olarak, ayrıştırılarak ifade edilmiştir.

     

    Bunlardan ilk üçü yetkili makamlarca tanımlanan sürelerde mesleğin icra edildiğinin, ya da kısa süreli kursa katıldığının belgelenmesi, orta öğretim ve seviyesindeki bir eğitimin mesleki kurs ile desteklenmesi sonucu alınan belge ve kısa bir eğitim kursuna katılım sonucu alınan diplomalardır.

     

    Esası itibarı ile yetkilendirilmiş çeşitli kurumların kendi ölçütleri ile vermiş oldukları belgelerdir. Ulusal ve uluslararası ölçülebilirliği ve tanınması olanaklı değildir. Diğer iki düzey ise orta öğretimin başarı ile bitirilmesi sonucunda önlisans ve lisans düzeyinde elde edilen diplomalardır. Bu diplomalar Anayasa ve Yasalarımız gereği ulusal ölçekte mesleğin yapılması için yeterlidir. Uluslararası alanda ise her ülke diplomalarının kabülü için kendi ölçütlerini uygulamakta gerekiyorsa eş değer kabul etmek için koşullar koymaktadır. Avrupa Birliği 2010 yılını hedefleyerek Avrupa Yüksek Öğretim alanını yapılandırmakla, eğitimin süresi içeriği, biçimi ve kurumsal yapısını serbest dolaşımı da esas alarak düzenlemektedir. Bunu oluştururken sistemin yürütülmesi ile ilgili otoriteleri de tanımlamaktadır ve yüksek öğretim alanındaki bu otoriteler sunulan  tasarıdan farklıdır.

     

    Bu açıklamalardan da görüleceği üzere ilk üç kategorinin varolan ulusal yeterlik esaslarının belirlenmesi, yeterlik kazandıracak eğitim kurumlarının ve programlarının oluşturulması ve belgelendirilmesinin nasıl yapılacağı halihazırda varolan sistemde eksiklikler ve belirsizlikler içermekte çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından kendi ölçülerine göre gerçekleşmektedir. Bazı mesleki alanlarda da boşluklar bulunmaktadır. Bu husus tasarıda da açıkça ifade edilmiştir.

     

    Bu bağlamda ilk üç kategorideki meslekler için belirlenmiş otorite veya otoritelere gereksinim vardır. Diğer iki kategoride ise otorite bulunmaktadır. Ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere AB de bu alanı yeniden düzenlemekte ve kurumsal, yapıyı yeniden inşa etmektedir. AB’ye uyum nedeniyle bizde sistemimizi yeniden yapılandırmaktayız. Öncelikle Tasarının bu bağlamda açıklık kazanması gerekmektedir. Durum netleştikten sonra yapı yeniden oluşturulmalıdır. Buna rağmen mevcut yapıyı geneli üzerinde değerlendirirsek önceki tasarıda “Ulusal Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanun Tasarısı” olarak ifade edilen yapı bu tasarıda Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanun Tasarısı” olarak ifade edilmiştir. AB uyumu süreci nedeniyle ortak bir ölçme, değerlendirmek, tanıma sistemi yaratılması amacıyla üretilen tasarı bu yeni şekli ile daha doğrudur.

     

    Ayrıca eski tasarıda varolan kurumun işlevleri arasında sayılan Akreditasyonun kurumun işlevlerinden çıkarılması olumlu bir yaklaşımdır. Çünkü AB ve çeşitli ülkelerdeki akreditasyon ile ilgili kurumsal yapılar ve işleyişleri farklıdır. Kurumun mesleki yeterlikler ile ilgili olarak belirlenecek kriterleri belirleyeceği yapılardan elde edecek. Kendisi bu kriterleri önce meslek komitelerine sonrada genel kuruluna sunarak standart haline getirecektir. Bu hizmetin kimlerden alınacağı belirsizdir. Ayrıca bu hususta fikri olan bütün kurumsal yapılar bu yapıda ifade edilmişken bu ihtiyacın dışarıdan elde edilmesi doğru bir yaklaşım olarak görülmemektedir.

     

    Personelin Kurumun belirlediği standartlara uygunluğu ise yine kurumun belirlediği ve yetkilendirdiği personel belgelendirme kuruluşları tarafından yapılacak. Bu kuruluşlar özel kuruluşlardır ya kurumun yetkilendirdiği ya da uluslararası alandaki benzeri akreditasyon kurumuna akredite yapılardır. Mevcut Anayasa ve yasal sistemimize göre bu hususları yerine getiren otoritelerimiz tanımlanmıştır. Devletin yetkisinde bulunan kişilerin temel hakkını ilgilendiren böylesi konularda devletin yetki devri Anayasamızın ilgili maddelerine göre mümkün gözükmemektedir.

     

    Ayrıca kurum yeterliklerin temel esaslarını belirliyor her kademedeki yaygın ve örgün öğretim kurumlarına kazandırıyor. Eğitim bu çerçevede yürütülüyor ve bu çerçevede eğitim alanlar mezun oluyor ve bu eğitim kurumu tarafından belgelendiriliyor. İkinci bir kademe pratik staj bir eğitim öngörülmeden aynı kriterleri esas alan Personel Belgelendirme Kuruluşu bunun sağlanıp sağlanmadığını ölçüyor, ve başarılı olamamanız halinde ise yetkisiz kılıyor. Bu durumun gerek Anayasa ve Yasalarımız açısından gerekse mantık açısından açıklanma ihtiyacı bulunmaktadır. Yönetmeliğe bırakılan bu husus ve istisnaların bu bağlamda gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin, şimdiden tartışılması gereklidir. Yukarıdaki örnekten de görüleceği üzere tasarı da olumsuz olarak değerlenilebilecek bir hususta yönetmeliğe bırakılmaması gereken bazı hususların, yasada ifade edilmesi gerekir. Örneğin Yönetim Kurulu Başkanının vasıfları dil seviyesi dahi belirtilerek yasada yer almıştır. Yaptırımlar konusuna hiç girilmemiştir.

    Tasarının Genel Kurulun yetkileri ve gelirler maddelerinde ayrı ayrı olarak ifade edilen ve eski tasarıda da yer almayan bütçe yapıları, gelirleri, hukukları birbirinden farklı üyelerin ayrıca adil olmayan bir biçimde bu yapıya maddi katkı koymasının ifade edilmesi doğru bir yaklaşım olarak görülmemektedir.

     

    Yukarıda geniş olarak ele alınan kurum bileşenlerinin tasarıyla hangi mesleklerin esas aldığının belirlenmesinden sonra yeniden yapılandırılması gereklidir. Bu bileşenler tesbit edilirken eğitim, öğretim, kural geliştiren, kural koyan kurumlar öne çıkmalı sektör aktörleri istişari mahiyetle tutulmalıdırlar. Çalışma hayatının aktörlerinin katılımı ve katkısıyla işgücünün niteliğini yükseltilmesi amaçlanmakta ancak bu tesbitin doğru yapılamaması halinde ise piyasanın arzu ettiği ve belirlediği işgücü yaratılması tehlikesi oluşur. Bu dengenin doğru oluşturulması gereklidir.

     

    Tasarıda Yönetim Kurulu Başkanının seçilmesi ile ilgili husus belirsizdir. Tasarıda dışarıdan gelen hizmet sunucularının denkliğinin ölçülmesinin de bu kurum tarafından yapılacağı ifade ediliyor. Bu konuda fikir yürütülebilmesi için bu raporda öne çıkan hangi mesleklerin bu yasa kapsamında değerlendirileceğinin açıklık kazanması gereklidir. Hali hazırda belirli meslek guruplarında bu işlevi yerine getiren otoriteler vardır ve konu yasalarda düzenlenmiştir. Yine bilinmektedir ki AB uyumu nedeniyle de farklı yapılar tanımlanmaktadır.

     

    Sonuç olarak bu tasarının kapsama alanındaki belirsizlik kurgusu üzerindeki değerlendirmeleri zorlaştırıyor. Öncelikle bu hususun net olarak belirlenmesi gerekiyor. Ayrıca da bir zorunluluk.

     

    Yukarıda da açıklamaya çalıştığımız AB uyumu nedeniyle hazırlanan Mesleki Yeterliliklerin Belirlemesi ve Tanınması Hakkındaki Yasa Tasarısı, SİM Direktifi (İç Pazarda Hizmetler) vbg. Yasalarda İfade edilen böyle bir kurumsal yapının kurulması zorunluluk. Ancak bu yasalarla ve ulusal hukuk sistemimizle çelişmemesi esastır.

     

    Ayrıca ülkemizde diplomalı mesleklerin haricinde yüzlerce meslekte tasarıda da ifade edildiği üzere ulusal ölçekte dahi genel kabul gören standartlar, sertifikalar ve otoriteler bulunmamaktadır.

     

    Raporun bütününde anlatılmaya çalışılan bu kategori meslekler için bir düzenleme gereklidir. Bu düzenlemeleri yapacak kurumsal yapı ve/veya yapılarda yukarıda ifade edilmeye çalışıldığı üzere veya başka yapılar tarafından da ifade edilecek eleştiriler ışığında katılımcı bir anlayışla ele alınmalıdır.

     

    6 Haziran 2006

    Bu icerik 1284 defa görüntülenmiştir.