23 Eylül 2004
Trabzon’daki Türkiye Kongresi’nde bölgesel ölçekte koruma planlaması istendi.
Mimarlar Odası’nın 2005 yılında İstanbul’da yapılacak Dünya Mimarlık Kongresi’ne hazırlık için yurt düzeyinde başlattığı “Türkiye Kongreleri”nden ikincisi 27-28.Ağustos.2004 günlerinde Trabzon’da yapılmıştı… “Kıyı Kentlerinde Yaşam ve Mimarlık” temasıyla toplanan kongrenin katılımcıları, Trabzon’la birlikte Samsun, Ordu ve Giresun’un da mimarlıkla olan ilişkilerini irdelemişlerdi…(Cumhuriyet-02.Eylül.2004)
Daha önceki Konya Kongresinde olduğu gibi, Karadeniz buluşmasının da “sonuç bildirgesi” hazırlandı ve ilgili her kesime dağıtılıyor… Bildirgede vurgulanan konular ise yine 2005 yılındaki dünya mimarlar buluşmasına Türkiye’nin yapacağı katkılar için esin kaynağı oluşturuyor.
Çünkü Karadeniz bölgesindeki kentlerimiz, özellikle “kıyı kentleri” kimlikleri ve “yaylaları” ile de bütünleşen doğal, kültürel karakterleriyle öylesine özgün niteliklere ve ortak sorunlara sahipler ki ?...
Bu nedenle Trabzon kongresindeki değerlendirmeler, İstanbul’daki uluslararası buluşmanın teması olan “kentler ve mimarlık” tartışmasında belki de en çarpıcı “gerçekleri” yansıtmakta…
“HANGİSİ DEĞERLİ?”
Mimarlar Odası’nın bu çalışmasını yürüten komite, Trabzon’da ele alınacak temayı “Kıyı Kentlerinde Yaşam ve Mimarlık” şeklinde belirleyince, kafamda “üç soru” hep öne çıktı.
Son yıllardaki “dünya değişiyor” söylemine bağlı olarak dillendirilen düşünceler arasında sıkça belirtilen bir kavram da “değerlerin” değişmesi… Doğrusu ben bundan çok ürküyorum ve yaşadığımız bir çok sorunun kökeninde de “değerlere verilen önceliklerin değişmesi”nin yattığını düşünüyorum…
Çünkü insan da yaşamına anlam katanlara “değer” vermez mi? Herkes, birilerine diğerlerinden daha fazla değer verir; bazı eşyaları diğerlerinden daha değerlidir; en değerli olan da hiç kuşkusuz “en sevilen”dir…
Karadenizdeki “Kentler ve Mimarlık” ilişkisine de bu açıdan baktığımda, aynı ilişkiyi olumsuz yönde etkileyen, hatta kopartan kıyı yolu, Trabzon’daki tanjant yol, yaylaların bile apartmanlarla işgal edilmesi vb. uygulamalar karşısında aklıma işte o üç soru geliyordu;
- Acaba, karayolu, “kıyı”dan daha mı değerlidir?
- Acaba, otomobil, binyılların tanığı “tarihi kale”den daha mı değerlidir?
- Acaba imar rantı, “mimarlık ve yaşama kültürü”nden daha mı değerlidir?
Trabzon Kongresi, işte bu üç sorunun yanıtını da bulacağımız gözlem ve değerlendirmelerle gerçekleşti. Sonuç bildirgesine de aynı soruların yanıtları, kapsamlı irdelemelerle birlikte yansıdı.
İşte, mimarların “Karadeniz Bildirgesi”nden bazı vurgulamalar;
KIYILAR VE TARİH
YOL ALTINDA KALAMAZ
Katılımcılar, Hopa-Samsun arasında yapımı sürmekte olan “Karadeniz Kıyı Yolu” uygulamasının çok yönlü olumsuzluklarına özellikle dikkat çekmişlerdir.
Kıyı yaşamı ve kent kültüründeki değeri, hiçbir kalkınma projesi için gözden çıkartılamaz. Ulaşımın da amacı “insan” olduğuna göre, insanın ve gelecek kuşakların yaşam zenginliğini yok eden bir yol, uygarlığa ve yarınlara hizmet edemez…
En değerli doğal ve kültürel alanları yok ederek uygulanan kıyı yolundaki “plansızlık, özensizlik ve duyarsızlığın”, hiç değilse şimdiye dek dolgu işlemi yapılmamış kesimlerde terk edilmesi için ilgili tüm kurum ve kuruluşlar harekete geçmelidirler.
Trabzon’da 3500 yaşındaki Kaleyi, tarihi Ortahisar Mahallesini ve SİT karakterindeki vadileri altına alan “tanjant yol”, viyadük ayaklarıyla da en önemli merkezleri ezip geçerek; ulaşım ve şehircilik politikalarındaki kenti ve kentsel değerleri umursamazlığın en çarpıcı örneğini oluşturmaktadır.
Katılımcılar, bu projenin revizyonu, Taksim Meydanı’nın kentsel peyzajını yok eden viyadüklerin kaldırılması ve Trabzon’un tarihsel dokusunu gözeten yeni bir çözüm için tüm ilgilileri bir kez daha düşünmeye davet etmektedirler.
“KENTLEŞME” APARTMANLAŞMA DEĞİLDİR
Tek amacı arsa rantını yükseltmek olan, kimliksiz ve tipleşmiş apartmanlaşmanın daha fazla sürdürülmemesi yönünde kesin önlemler alınmalıdır. Vadilerde ve hatta yaylalarda bile çok katlı apartman yapılaşmasıyla işgal edilmekte olan Karadeniz Bölgesi’ni bu tahribattan kurtaracak acil bir “Koruma Bölge Planı”nın üretilmesi, artık kaçınılmaz bir zorunluluktur. Günümüzde “koruma”nın taşıdığı anlam ve derinlik ülkesel politikalar doğrultusunda “havza”, “alt bölge” ve “bölge” kavram ve ölçeklerinin ifade edilmesidir.
Giderek kesintisiz bir kentleşme kuşağı haline gelen Karadeniz kıyıları için yerleşmelerin yönetsel sınırlarını bütüncül değerlendirebilen politika ve söyleme sahip bir “stratejik plan”a ve ona dayalı “eylem planları”na ivedilikle gereksinim vardır.
MİMARLIĞA SAYGI KENTİN ve KÜLTÜRÜN GÜVENCESİDİR
Trabzon kongresi bildirilerinin ortak fikri ise; “Türkiye’nin tarihten gelen uygarlık kültürüne yakışır düzeyde mimarlıkla yeniden buluşması” ve yine mimarlığın bir “kültür ve sanat eylemi” olarak kentlerin planlanması ile biçimlenmesinde “temel veri” olarak ele alınması gerekliliğidir.
Bu nedenle, kent planlaması ile mimarlık arasında var olan iletişimsizliğin giderilmesi, bu iki meslek disiplini arasında başlatılan “ayrıştırmanın” yeniden gözden geçirilmesi ve mimarlık-kent bütünselliğinin planlamada öncelikle gözetilmesi, katılımcıların genel dilekleri olarak ilgililere ve kamuoyuna duyurulmaktadır.
UYGARLIKLARIN İZİNDE
OKTAY EKİNCİ
Bu icerik 1044 defa görüntülenmiştir.
|